Orhan Pamuk, 7 Haziran 1952 tarihinde İstanbul'da doğmuş, Türk edebiyatının ve dünya edebiyatının en önemli yazarlarından biridir. 2006 yılında "doğduğu şehrin melankolik ruhunun izlerini sürerken kültürlerin çatışması ve etkileşimi için yeni simgeler bulan" yazar olarak Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görülmüştür. Bu ödülü kazanan ilk ve tek Türk yazardır.
Pamuk, Batı ve Doğu kültürleri arasındaki gerilim, modernleşme, kimlik arayışı, bireyin toplum içindeki yeri ve İstanbul'un tarihi ile kültürel dokusunu eserlerinde derinlemesine işler. Postmodern anlatım tekniklerini ustaca kullanarak romanlarında üstkurmaca, çokseslilik ve karmaşık yapılar oluşturur. Eserleri dünya çapında kırktan fazla dile çevrilmiş ve geniş bir okuyucu kitlesine ulaşmıştır.
Cevdet Bey ve Oğulları (1982): Yazarın ilk romanı olan bu eser, İstanbul'da yaşayan zengin bir tüccar ailesinin üç kuşağının hikayesini anlatır. Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinden Cumhuriyet'in ilk yıllarına uzanan bir süreçte Türkiye'nin modernleşme çabalarını bir ailenin gözünden aktarır.
Beyaz Kale (1985): 17. yüzyıl Osmanlısında geçen bu kısa roman, bir Osmanlı bilgininin Venedikli bir köle ile kimlik değişimi üzerine kurulu felsefi bir metindir. Doğu ve Batı arasındaki kültürel farklılıkları, bilgi ve kimlik kavramlarını sorgular.
Kara Kitap (1990): Pamuk'un uluslararası alanda tanınmasını sağlayan en önemli eserlerinden biridir. Kayıp eşini arayan bir avukatın İstanbul'un sokaklarında ve labirentvari dünyasında yaptığı gizemli yolculuğu anlatır. Postmodern anlatım tekniklerini yoğun olarak kullanır, eski metinlere göndermeler yapar ve kentin ruhunu adeta bir karakter gibi işler.
Yeni Hayat (1994): Gizemli bir kitaptan etkilenerek hayatına yön veren genç bir üniversite öğrencisinin, hem fiziksel hem de ruhsal bir yolculuğa çıkmasını konu alır. Felsefi ve mistik öğelerle dolu, varoluşsal sorgulamaları içeren bir romandır.
Benim Adım Kırmızı (1998): 16. yüzyıl Osmanlı İstanbul'unda nakkaşlar arasında işlenen bir cinayetin etrafında gelişen, aynı zamanda Doğu ve Batı resim sanatının felsefesini karşılaştıran tarihi bir polisiye romandır. Farklı karakterlerin ağzından anlatılan çoksesli yapısıyla dikkat çeker.
Kar (2002): Türkiye'nin doğusunda, Kars şehrinde geçen siyasi ve sosyal bir romandır. Almanya'dan dönen şair Ka'nın, siyasi gerilimler, din, laiklik, başörtüsü sorunu ve intiharlar arasında sıkışmış bir şehri gözlemleyişini ve kendi kimliğini sorgulayışını anlatır.
Masumiyet Müzesi (2008): Zengin bir iş adamının, kuzeni Füsun'a duyduğu saplantılı aşkı ve bu aşkın etrafında biriktirdiği eşyalarla kurduğu müzeyi konu alır. Aşk, zaman, nostalji ve İstanbul'un geçmişine dair derin bir ele alış sunar. Romanın yanı sıra gerçek bir müze de İstanbul'da bulunmaktadır.