William Shakespeare'in ölümsüz eseri "Hamlet"te yer alan "To be, or not to be, that is the question" tiradı, dünya edebiyatının en derin ve en çok tartışılan pasajlarından biridir. Bu tirat, varoluşsal bir sorgulamayı, yaşamın ve ölümün anlamını, eylemsizliğin getirdiği vicdani yükü ve insan doğasının temel çelişkilerini ele alır. Türkçeye çevrilirken, orijinal metnin felsefi derinliğini, edebi gücünü ve ritmini koruma çabası, farklı çevirmenlerin çeşitli yaklaşımlar sergilemesine ve dolayısıyla çeviriler arasında belirgin farklılıkların ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Tiradın açılış cümlesi olan "To be, or not to be" ifadesi, çevirmenlerin en çok üzerinde durduğu ve farklı yorumlar getirdiği noktadır. Bu basit gibi görünen ifade, İngilizcede hem varoluş hem de eylem (olmak/yapmak) anlamlarını içerdiği için Türkçe karşılığı büyük önem taşır.
"Olmak ya da olmamak": Bu çeviri, İngilizce metnin kelimesi kelimesine en yakın karşılığıdır ve genellikle felsefi derinliği vurgular. Varoluş ile yok oluş arasındaki temel ayrımı en net şekilde ifade eder. Sabahattin Eyüboğlu ve Talât Sait Halman gibi önemli çevirmenler bu formülü tercih etmiştir. Bu ifade, sadece fiziksel yaşam veya ölümden öte, genel bir varoluşsal durumu, bir şeyi gerçekleştirip gerçekleştirmemeyi de kapsayan geniş bir anlama sahiptir.
"Var olmak mı, yok olmak mı": "Olmak ya da olmamak" ifadesine benzer şekilde, varoluş ve yok oluş karşıtlığını vurgular ancak "var olma" durumunu biraz daha açıklayıcı bir şekilde ifade edebilir. Bazı modern veya daha açıklayıcı çevirilerde bu formüle rastlanabilir.
"Yaşamak mı, ölmek mi": Bu yaklaşım, tiradın içeriğindeki intihar düşüncesi ve yaşamın acıları karşısında ölümle yüzleşme temasını ön plana çıkarır. Hamlet'in somut yaşam-ölüm ikilemini daha doğrudan yansıtır. Can Yücel'in "Yaşamak mı, ölmemek mi?" şeklindeki çevirisi bu kategoride değerlendirilebilir. Bu tür çeviriler, felsefi soyutlamadan ziyade, karakterin anlık krizini ve somut seçeneklerini vurgular.
"Eylemek mi, eylememek mi": Daha az yaygın olsa da, bazı yorumlar veya adaptasyonlar, bu ifadenin Hamlet'in babasının intikamını alma eylemini gerçekleştirme veya gerçekleştirmeme ikilemini de kapsadığını düşünerek bu yönde bir vurgu yapabilir. Ancak tiradın açılış cümlesi için doğrudan bu kadar spesifik bir çeviri pek tercih edilmez, daha çok tiradın bütününe dair bir yorumdur.
Temel cümlenin çevirisiyle başlayan farklılıklar, tiradın geri kalanına da yansır ve metnin genel atmosferini, tonunu ve anlaşılırlığını etkiler.
"The slings and arrows of outrageous fortune" (kudurmuş feleğin sapan taşları ve okları): Bu ifade, "şansın acımasız darbeleri", "kaderin silleleri", "talihin çılgın okları" gibi farklı şekillerde çevrilmiştir. Çevirmenlerin tercihi, metne daha şiirsel, daha dramatik veya daha doğrudan bir ton katabilir. Örneğin, "sapan taşları" hem somut bir tehdidi hem de geçmişin bir yansımasını çağrıştırırken, "darbeleri" daha genel bir anlam taşır.
"A sea of troubles" (dertler denizi): "Dertler deryası", "belalar okyanusu", "sıkıntıların denizi" gibi farklı ifadeler kullanılmıştır. Bu seçimler, metnin şiirselliğini ve metaforik gücünü farklı derecelerde korur. "Derya" kelimesi, "deniz"den daha geniş ve sonsuz bir acı yığını çağrıştırır.
"The sleep of death" (ölüm uykusu): "Ölümün uykusu", "ebedi uyku", "son uyku" gibi varyasyonlar görülebilir. Her biri, ölümün kesinliğini veya huzurunu farklı bir vurguyla iletir.
"Conscience does make cowards of us all" (vicdan hepimizi korkak eder): "Düşünce bizi ödlek yapar", "vicdan bizi pısırık eder", "bilinç bizi korkak kılar" gibi alternatifler, sadece kelime seçimiyle değil, aynı zamanda cümleye kattığı anlam derinliğiyle de farklılık yaratır. "Vicdan" daha ahlaki bir boyuta işaret ederken, "düşünce" entelektüel bir tembelliğe veya kararsızlığa gönderme yapabilir.
Çevirmenler, orijinal metnin beşli ölçülü (iambic pentameter) yapısını Türkçe'ye aktarmakta zorlanırlar. Bu nedenle:
Serbest Nazım Yaklaşımı: Çoğu çeviri, ritim ve uyaktan ziyade anlamın ve akıcılığın korunmasına odaklanır. Cümle yapıları, Türkçe'nin doğal akışına uyacak şekilde düzenlenir. Bu, metnin sahnelenirken veya okunurken daha doğal ve anlaşılır olmasını sağlar.
Şiirsel ve Arkaik Dil: Bazı çevirmenler, Shakespeare'in dönemindeki dilin ağırlığını ve şiirselliğini yansıtmak için daha eski, arkaik kelimeler veya daha karmaşık cümle yapıları kullanırken; diğerleri daha modern ve anlaşılır bir dil tercih eder. Bu tercih, tiradın genel tonunu ve hedef kitlenin algısını önemli ölçüde etkiler. Örneğin, bazı çeviriler "meçhul diyar" gibi daha eski ifadeleri kullanırken, diğerleri "bilinmeyen ülke" gibi daha modern karşılıkları tercih edebilir.
Hamlet'in "Olmak ya da olmamak" tiradının Türkçe çevirileri arasındaki farklar, temel olarak çevirmenin felsefi yorumuna, dilsel tercihlerine, metne yüklemek istediği anlama ve hedef kitlesine bağlıdır. Kimisi kelimeye sadakati, kimisi anlamın gücünü, kimisi ise şiirselliği ön planda tutar. Her çeviri, orijinal metnin farklı bir yönünü öne çıkararak, tirada farklı bir bakış açısı sunar ve böylece okuyucuya veya izleyiciye zengin bir yorum yelpazesi sunar. Bu çeşitlilik, Shakespeare'in eserlerinin evrenselliğini ve farklı kültürlerde, farklı zamanlarda yeniden yorumlanabilme gücünü açıkça gösterir.